🌹Asrın Tefsîri Risale-i Nur'dan her gün bir vezice paylaşılmaktadır 🌷Kanalımızı Dostlarınıza Tavsiye ederek kanalımızın neşrine destek olabilirsiniz 🤲 📌Tavsiye Kanal 👉 @bediuzzaman @meclisikuran @risaleinur_imtihan İletişim @saidnursi_bot
Senin asrının inkırazıyla seni terkedip arka çeviren ve bâhusus berzah seferinde arkadaşlık etmeyen ve hususan seni kabir kapısına kadar teşyi' etmeyen, hususan bir iki sene zarfında ebedî bir firak ile senden ayrılıp günahını senin boynuna takan, hususan senin rağmına olarak husulü anında seni terkeden fâni şeylerle kalbini bağlamak, kâr-ı akıl değildir.
(17. Lema/1. Nota | Lemalar - 113)
Evet dünyaya manen reis olacak {(Haşiye): Evet Sultan-ı LEVLÂKE LEVLÂK, öyle bir reistir ki: Bin üçyüz elli senedir saltanatı devam ediyor. Birinci asırdan sonra herbir asırda lâekal üçyüz elli milyon tebaası ve raiyeti vardır. Küre-i Arz'ın yarısını bayrağı altına almış ve tebaası, kemal-i teslimiyetle ona hergün salât ü selâm ile tecdid-i biat ederek emirlerine itaat ederler.} ve dünyanın manevî şeklini değiştirecek ve dünyayı âhirete mezraa yapacak ve dünyanın mahlukatının kıymetlerini ilân edecek ve cin ve inse saadet-i ebediyeye yol gösterecek ve fâni cin ve insi i'dam-ı ebedîden kurtaracak ve dünyanın hikmet-i hilkatini ve tılsım-ı muğlakını ve muammasını açacak ve Hâlık-ı Kâinat'ın makasıdını bilecek ve bildirecek ve o Hâlık'ı tanıyıp umuma tanıttıracak bir zât; elbette o daha gelmeden herşey, her nev', her taife onun geleceğini sevecek ve bekleyecek ve hüsn-ü istikbal edecek ve alkışlayacak ve Hâlıkı tarafından bildirilirse, o da bildirecek. Nasılki sâbık işaretlerde ve misallerde gördük ki; her bir nev'-i mahlukat, onu hüsn-ü istikbal ediyor gibi mu'cizatını gösteriyorlar, mu'cize lisanıyla nübüvvetini tasdik ediyorlar.
Mektubat - 179 @saidnursi
Evet, günah kalbe işleyip siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse kurt değil belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.
Lem'alar
Hem madem her şeyin hakikatı,
Cenab-ı Hakk'ın bir isminin tecellisine bakar,
ona bağlıdır,
ona âyinedir.
O şey,
ne kadar güzel bir vaziyet alsa,
o ismin şerefinedir;
o isim öyle ister.
O şey bilse,
bilmese;
o güzel vaziyet,
hakikat nazarında matlubdur.
Sözler - 556
Aziz kardeş!
Zaman olur ki her şey,
herkes,
her muamele,
kalbi incitiyor.
Fakat işte tiryakı:
فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ
(Barla Lâhikası /Risale-i Nur)
Hakikat ise güzeldir.
Hakikatın hüsnünü derk etmekle, hakikat sahibinin kemaline hürmet eder.
Rahmetine müstehak olur.
(Sözler/Risale-i Nur)
Hem anlarsın ki: Şu dünyadaki tezyinat, yalnız telezzüz veya tenezzüh için değil.
Çünki bir zaman lezzet verse, firakıyla birçok zaman elem verir.
Sana tattırır, iştihanı açar fakat doyurmaz.
Çünki ya onun ömrü kısa, ya senin ömrün kısadır.
Doymağa kâfi değil.
Demek kıymeti yüksek, müddeti kısa olan şu tezyinat;
ibret içindir, {(Haşiye-1): Evet madem herşeyin kıymeti ve dekaik-ı san'atı gayet yüksek ve güzel olduğu halde;
müddeti kısa, ömrü azdır.
Demek o şeyler numunelerdir, başka şeylerin suretleri hükmündedirler.
Ve madem müşterilerin nazarlarını, asıllarına çeviriyorlar gibi bir vaziyet vardır.
Öyle ise, elbette şu dünyadaki o çeşit tezyinat;
bir Rahman-ı Rahîm'in rahmetiyle, sevdiği ibadına hazırladığı niam-ı Cennet'in numuneleridir, denilebilir ve denilir ve öyledir.}
şükür içindir, usûl-ü daimîsine teşvik içindir.
Başka gayet ulvî gayeler içindir.
(Sözler /Risale-i Nur)
Risale-i Nur'un vazifesi ise, hayat-ı ebediyeyi mahveden ve hayat-ı dünyeviyeyi de dehşetli bir zehire çeviren küfr-ü mutlaka karşı,
imanî olan hakikatlarla
gayet kat'î,en mütemerrid zındık feylesofları dahi imana getiren kuvvetli bürhanlarla Kur'ana hizmet etmektir.
(Tarihçe-i Hayat/Risale-i Nur)
... kırk sene evvel İstanbul'da Kâğıthane şenliğinin yevm-i mahsusunda, Köprüden tâ Kâğıthane'ye kadar Haliç'in iki tarafında binler açık-saçık Rum ve Ermeni ve İstanbul'lu karı ve kızlar dizildikleri sırada, ben ve merhum meb'us Molla Seyyid Taha ve meb'us Hacı İlyas ile beraber bir kayığa bindik, o kadınların yanlarından geçiyorduk.
Benim hiç haberim yoktu.
Halbuki Molla Taha ve Hacı İlyas beni tecrübeye karar verdikleri ve nöbetle beni tarassud ettiklerini bir saat seyahat sonunda itiraf edip
dediler: "Senin bu haline hayret ettik, hiç bakmadın."
Dedim: "Lüzumsuz, geçici, günahlı zevklerin âkıbeti elemler, teessüfler olmasından istemiyorum."
(Tarihçe-i Hayat /Risale-i Nur)
Hem meselâ: Gurur ve kibirde öyle bir ağır yük var ki;
mağrur adam herkesten hürmet ister ve o istemek sebebiyle istiskal gördüğünden daimî azab çeker.
Evet hürmet verilir, istenilmez.
(Latif Nükteler/Risale-i Nur)
meselâ: Sû'-i zan ve sû'-i tevilde, bu dünyada muaccel bir ceza var.
"Men dakka dukka" kaidesiyle, sû'-i zan eden, sû'-i zanna maruz olur.
Mü'min kardeşinin harekâtını sû'-i tevil edenlerin harekâtı, yakın bir zamanda sû'-i tevile uğrar, cezasını çeker.
(Latif Nükteler /Risale-i Nur)
Görüyorum ki:
Şu dünya hayatında en bahtiyar odur ki:
Dünyayı bir misafirhane-i askerî telakki etsin ve öyle de iz'an etsin ve ona göre hareket etsin.
Ve o telakki ile, en büyük mertebe olan mertebe-i rızayı çabuk elde edebilir.
Kırılacak şişe pahasına, daimî bir elmasın fiatını vermez;
istikamet ve lezzetle hayatını geçirir.
(Mektubat/Risale-i Nur)
Risale-i Nur,
insan olan bir insana,
acz ve fakrını derk ettirir.
Bedîüzzaman der ki:
"İnsan,
acz ve fakrını anlamakla,
tam Müslüman ve abd olur."
(Konferans /Risale-i Nur)
Leyle-i Kadr'in sırrıyla seksen sene bir ömrü kazandıracak bir vakitte,
en iyi,
en efdal şeylerle meşgul olmak lâzım geliyor.
İnşâallah Kur'an'a ait mesaille iştigal, bir nevi manevî mütefekkirane Kur'an okumak hükmündedir.
Hem ibadet, hem ilim, hem marifet, hem tefekkür, hem kıraat-ı Kur'an manaları risalelerin istinsah ve mütalaalarında vardır itikadındayız.
Zâten bu ciheti siz takdir etmişsiniz.
Barla - 332
Şükrün mikyası;
kanaattır ve iktisaddır ve rızadır ve memnuniyettir.
Şükürsüzlüğün mizanı;
hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram helâl demeyip rastgeleni yemektir.
(Mektubat/Risale-i Nur)
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Kur'andan sonra en büyük mu'cizesi, kendi zâtıdır. Yani onda içtima' etmiş ahlâk-ı âliyedir ki; herbir haslette en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak ediyorlar.
Mektubat - 179 @saidnursi
✨Cuma'nın güzellikleri üzerimize olsun
___ _ _
"Ey insan!
Fenaya, ademe, hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğinizi tevehhüm edip düşünmeyiniz! Siz fenaya değil, bekaya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücud-u daimîye sevk olunuyorsunuz. Zulümata değil, âlem-i nura giriyorsunuz. Sahib ve Mâlik-i Hakikî'nin tarafına gidiyorsunuz ve Sultan-ı Ezelî'nin payitahtına dönüyorsunuz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksiniz. Firaka değil, visale müteveccihsiniz."
(Yirmi Üçüncü Söz - Risale-i Nur)
"Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan sonra namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü merduddur. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'inde, yüz yerde edasını emrettiği namazdan daha büyük bir hakikat olsa idi, imandan sonra onu emrederdi!"
(Tarihçe-i Hayat 701.sh - Risale-i Nur)
Aziz, sıddık, muktedir, müteyakkız kardeşlerim!
Sizin mübarek leyali-i aşerenizi ve Kurban Bayramınızı tebrik ederiz.
(Kastamonu Lâhikası - Risale-i Nur) @saidnursi
"İnsanın hususan Müslüman’ın tahassüngâhı (sığınağı) ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası âile hayatıdır."
(24.Lema, 2.Nükte)
Rabbin olan Rahmanurrahîm'in rahmetine itimad edip, dövülmeden ağlama,
hiçten korkma,
ademe vücud rengi verme.
Bu saati düşün;
sendeki sabır kuvveti bu saate kâfi gelir.
Lemalar - 11
Ve gecede teheccüd ise, kabir gecesinde ve Berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu bildirir, ikaz eder ve bütün bu inkılabat içinde Cenab-ı Mün'im-i Hakikî'nin nihayetsiz nimetlerini ihtar ile ne derece hamd ü senaya müstehak olduğunu ilân eder.
(Sözler /Risale-i Nur)
.. muvakkat bir seyrangâhtır.
Öyle ise, nazar-ı ibretle bak ve zahirî çirkin yüzüne değil;
belki Cemil-i Bâki'ye bakan gizli, güzel yüzüne dikkat et, hoş ve faideli bir tenezzüh yap,
dön ve o güzel manzaraları irae eden ve güzelleri gösteren perdelerin kapanmasıyla akılsız çocuk gibi ağlama, merak etme.
(Sözler/Risale-i Nur)
Siz dünyevî çok diplomatları her zaman dinliyorsunuz;
bir parça da âhiret hesabına konuşan, benim gibi kabir kapısında, vatandaşların haline ağlayan bir bîçareyi dinlemek lâzımdır.
(Tarihçe-i Hayat/Risale-i Nur)
Hem meselâ: Tevazu'da ve terk-i enaniyette öyle lezzetli bir mükâfat var ki;
ağır bir yükten ve kendini soğuk beğendirmekten kurtarır.
(Latif Nükteler /Risale-i Nur)
Cenab-ı Hak
kemal-i kereminden ve merhametinden ve
adaletinden, iyilik içinde muaccel bir mükâfat ve fenalıklar içinde muaccel bir mücazat dercetmiştir.
Hasenatın içinde, âhiretin sevabını andıracak manevî lezzetler, seyyiatın içinde, âhiretin azabını ihsas edecek manevî cezalar dercetmiş.
(Latif Nükteler /Risale-i Nur)
Sen o yirmidört saatin yirmiüçünü şu hayat-ı fâniyeye bilâ-tereddüd ve bilâ-perva sarfediyorsun.
Pek uzun seferin için elzem-i zâd olan beş vakit namazın edasına, bir saatin sarfında tehavün gösteriyorsun.
Yani, ağır davranıyorsun.
Hattâ sarfettiğin vakitte bir hisse de dünyaya çıkarıyorsun ki, namaz içinde dünyanı da düşünüyorsun.
Hallak-ı Kerim'in bu kadar az birşeyle şu kadar büyük şeyleri sana verdiği halde sen yapmazsan, senin bu insafsızlığın ile Cehennem sana lâyık olmaz mı ve sen ona müstehak olmaz mısın;
ey gafil ve ey târikü's-salât?
عَجِّلُوا بِالصَّلٰوةِ قَبْلَ الْفَوْتِ وَ بِالتَّوْبَةِ قَبْلَ الْمَوْتِ
(Nurun İlk Kapısı/Risale-i Nur)
evham-ı seyyieden temizlen.
İşte Kur'an âlemi kapıları açıktır.
İşte Kur'an cenneti "müfettehatü'l-ebvab"dır; gir bak.
Melaikeyi o Cennet-i Kur'aniye içinde güzel bir surette gör.
Herbir âyet-i Tenzil, birer menzildir.
(Sözler /Risale-i Nur)
Şu mübarek Şehr-i Ramazan, Leyle-i Kadr'i ihata ettiği için,
kendisi de ömür içinde bir leyle-i kadirdir ki, muvaffak olanın ömrüne bin ömür katar.
Dakikası bir gündür.
Saati iki ay,
günü birkaç sene hükmünde bir ömr-ü bâkidir.
Senden ve âhiret hemşirem yani ikinci vâlidem ve kardeşimin muhterem vâlidesinden duanızı istiyorum.
Madem duada sizi şerik ediyorum, siz de benim duama âmîn hükmünde olarak dua ediniz.
(Barla /Risale-i Nur)
Duanın
en güzel,
en latîf,
en leziz,
en hazır meyvesi, neticesi şudur ki:
Dua eden adam bilir ki,
birisi var ki; onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli herşey'e yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerim zât var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyacatını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını def'edebilir bir zâtın huzurunda kendini tasavvur ederek, bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıp
الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
der.
(Mektubat/Risale-i Nur)